Sağlık Olsun
Maç başlarken Rusya'daki maçı ve Kasımpaşa maçını düşündüm. Çok
atanın az atan ile karşılaştığı mücadelede Beşiktaş'ın yediği gollerde biri
uzaktan, diğerleri organize olmayan, karambole diyeceğimiz şekilde goller yedi Beşiktaş. Rusya'daki maçta ise Ömer
Niyazi'nin yanındaki defans oyuncularının arasından topa vurması sonucu yediği
gol. Aynı maçları tekrar oynasa sanki bu golleri yemeyecekmiş hissiyatı
uyandıran goller. Maç başladıktan sonra beklediğimiz gibi etkili, ilerde basmaya
çalışan ve topu kanatlara yaymaya çalışan bir Beşiktaş var sahada. Sahadaki
onbirimiz Beşiktaş'ın birkaç maçını izlemiş bir kişinin bir çırpıda sayabileceği
bir kadro. Bence de olması gereken kadro. Bu kadronun eleştirildiğini
görüyorum. Rotasyon görüşüne katılmıyorum. Avrupa kupasının hedefimiz olmaması
gerektiği, ligdeki Bursa maçının bu maçtan daha önemli olduğu görüşü bende ters
tepki oluşturuyor. Türk insanının genelinde şu özellik vardır. Biz Türkler
başkasına zor gelen birşeyi kavrayıp sıradanlaştırarak onun üstesinden geliriz. En azından onun zorluğunu
üzerimizden atarız. Bu yurt dışında yaşayan insanlarımızda daha sık görülür. Yurt
dışına gurbetçi giden vatandaşlarımız gittikleri devletlerin vatandaşların
zorunsadığı işleri sıradanlaştırarak belli bir maddi güce ve rahatlığa
ulaşmıştır. Dahası o iş ona zor gelmemeye başlar. Avrupa maçlarını da böyle
görüyorum. Beşiktaş'ın Avrupa kupalarında elle tutulur bir başarısı yok. Aksine
oynadığı maçlarda malubiyet sayısı galibiyetlerden daha fazla. Dolayısıyla Avrupa maçlarının sıradanlaştırılması lazım. Bu halde iken
bile Avrupa maçlarının ehemmiyetinin az olduğunu düşünerek kulüp hafızasında Avrupa
takımı mantığının ve refleksinin oluşmasını engellemek veya yavaşlatmak doğru
gelmiyor.
Maça
baktığımızda hem bu maç hemde diğer maçların
genelinde Gökhan Töre'de gördüğüm bir
şey var. Gökhan öncelikle topun ayağına gelmesini bekliyor. Topu kaptırırsa
tekrar kazanmak için mücadeleye girmiyor, beklediği topu alamadığı veya ikili
mücadelede topa sahip olamazsa kendine has yüz ifadesiyle memnuniyetsizliğini
gösteriyor ve akabindeki on saniyede sanki hayatı ağır çekimde yaşıyor. Ne
tekrar pozisyon alıyor, ne takip yapıyor… Gereksiz topla oynaması, çalım attıktan
sonra, benzetildiği Robben'in meşhur ayak içi şutuna benzer şut çekmesi gerektiği
yerde, ''O'nda kendi gençliğimi görüyorum'' diyen Quresma'nın cılız veya saçma
şutları gibi bir şut çekiyor. Quresma ile Olcay arasında kalsam tereddütsüz
Olcayı seçerim. Olcay'ın sahada istekli görünmesi, koşması, mücadele etmesi
görüşümü doğrularken Olcay'ın ısrarla tek pas veya şut oynamaya çalışması ve
Umut Bulut vari hareketleri ‘’Şenol Güneş dokunuşu Olcay'a bu noktalarda etki
etmiyor mu?’’ diye düşünmeye itiyor beni. Aynı noktada Oğuzhan'ın Şenol Güneşle
beraber bir tık daha yukarı çıkması, ikili mücadelelere sadece çalım atmak için
değil top kapmak için de girmesi oyunda kendini gösteriyor. Sağ kulvarın geriden
Beck'le çalışması memnuniyet verici. Alman zihniyetiyle işini yapıyor. Diğer
tarafta İsmail'deki kıpırdanma, ilk yarıdaki ortaları ve bindirmeleri bunca sene
beklentileri karşılayamayan İsmail için acaba? mı dedirtiyor.
İlk
yarıda şu da dikkatimi çekti. Rodolfo'nun ismini neredeyse hiç duymadık.
Bu iyi mi? kötü mü? onun yorumunu da ben karar veremediğim için size
bırakıyorum. İlk yarıda en büyük eksikliklerden biri de Gomez'e hiç
top gelmemesiydi. Kendisinin 3 kere rakipten top kesmesi hariç. Zaten
golün gelmeyişinin en basit sebebide buydu. İlaveten şut cimriliğimizde işin
çıldırtan tarafı. Yine ilk yarıda yakaladığımız birkaç pozisyonu
sonuçlandıramamız da kendi sahasına yığılmış bir rakibe karşı ilk yarının
golsüz berabere bitmesine sebep oldu. İkinci yarıda Olcay çıktı Quaresma
girdi. Töre'nin ilk defa çizgiye inip ortaladığı pozisyonun devamında
Quaresma'nın göğüsü ile durdurduğu topa bekletmeden vurması golü getirdi. Golde
dikkat çeken bir nokta vardı. Topu ağlardan alan: arkadaşları ile beraber
sevinmeyen Gomez'di. ''Gol pozisyonlarına girdik mi daha acımasız olmalıyız''
diyen Gomez'e de şaşırmamak lazım. İkinci yarının geri kalanında ne mi
oldu?.Beşiktaş'ın maçı koparması için ne yapması gerekiyorsa onları
Lokomotiv yaptı ve beraberliği aldı. Ersan mı? Dakika 90, stoperin orda kafa
vurmuş, gol olmamış. Ne diyelim! Sağlık olsun...
Ekrem YILDIRIM
0 yorum:
Yorum Gönder