5 Kasım 2015 Perşembe

Beşiktaş 1 - 1 Lokomotiv Moskova Maçı

Sağlık Olsun
          Maç başlarken Rusya'daki maçı ve Kasımpaşa maçını düşündüm. Çok atanın az atan ile karşılaştığı mücadelede Beşiktaş'ın yediği gollerde biri uzaktan, diğerleri organize olmayan, karambole diyeceğimiz şekilde  goller yedi Beşiktaş. Rusya'daki maçta ise Ömer Niyazi'nin yanındaki defans oyuncularının arasından topa vurması sonucu yediği gol. Aynı maçları tekrar oynasa sanki bu golleri yemeyecekmiş hissiyatı uyandıran goller. Maç başladıktan sonra beklediğimiz gibi etkili, ilerde basmaya çalışan ve topu kanatlara yaymaya çalışan bir Beşiktaş var sahada. Sahadaki onbirimiz Beşiktaş'ın birkaç maçını izlemiş bir kişinin bir çırpıda sayabileceği bir kadro. Bence de olması gereken kadro. Bu kadronun eleştirildiğini görüyorum. Rotasyon görüşüne katılmıyorum. Avrupa kupasının hedefimiz olmaması gerektiği, ligdeki Bursa maçının bu maçtan daha önemli olduğu görüşü bende ters tepki oluşturuyor. Türk insanının genelinde şu özellik vardır. Biz Türkler başkasına zor gelen birşeyi kavrayıp sıradanlaştırarak onun  üstesinden geliriz. En azından onun zorluğunu üzerimizden atarız. Bu yurt dışında yaşayan insanlarımızda daha sık görülür. Yurt dışına gurbetçi giden vatandaşlarımız gittikleri devletlerin vatandaşların zorunsadığı işleri sıradanlaştırarak belli bir maddi güce ve rahatlığa ulaşmıştır. Dahası o iş ona zor gelmemeye başlar. Avrupa maçlarını da böyle görüyorum. Beşiktaş'ın Avrupa kupalarında elle tutulur bir başarısı yok. Aksine oynadığı maçlarda malubiyet sayısı galibiyetlerden daha fazla. Dolayısıyla Avrupa maçlarının sıradanlaştırılması lazım. Bu halde iken bile Avrupa maçlarının ehemmiyetinin az olduğunu düşünerek kulüp hafızasında Avrupa takımı mantığının ve refleksinin oluşmasını engellemek veya yavaşlatmak doğru gelmiyor.



          Maça baktığımızda hem bu maç hemde diğer maçların
genelinde Gökhan Töre'de gördüğüm bir şey var. Gökhan öncelikle topun ayağına gelmesini bekliyor. Topu kaptırırsa tekrar kazanmak için mücadeleye girmiyor, beklediği topu alamadığı veya ikili mücadelede topa sahip olamazsa kendine has yüz ifadesiyle memnuniyetsizliğini gösteriyor ve akabindeki on saniyede sanki hayatı ağır çekimde yaşıyor. Ne tekrar pozisyon alıyor, ne takip yapıyor… Gereksiz topla oynaması, çalım attıktan sonra, benzetildiği Robben'in meşhur ayak içi şutuna benzer şut çekmesi gerektiği yerde, ''O'nda kendi gençliğimi görüyorum'' diyen Quresma'nın cılız veya saçma şutları gibi  bir şut çekiyor. Quresma ile Olcay arasında kalsam tereddütsüz Olcayı seçerim. Olcay'ın sahada istekli görünmesi, koşması, mücadele etmesi görüşümü doğrularken Olcay'ın ısrarla tek pas veya şut oynamaya çalışması ve Umut Bulut vari hareketleri ‘’Şenol Güneş dokunuşu Olcay'a bu noktalarda etki etmiyor mu?’’ diye düşünmeye itiyor beni. Aynı noktada Oğuzhan'ın Şenol Güneşle beraber bir tık daha yukarı çıkması, ikili mücadelelere sadece çalım atmak için değil top kapmak için de girmesi oyunda kendini gösteriyor. Sağ kulvarın geriden Beck'le çalışması memnuniyet verici. Alman zihniyetiyle işini yapıyor. Diğer tarafta İsmail'deki kıpırdanma, ilk yarıdaki ortaları ve bindirmeleri bunca sene beklentileri karşılayamayan İsmail için acaba? mı dedirtiyor.





          İlk yarıda şu da dikkatimi çekti. Rodolfo'nun ismini neredeyse hiç duymadık. Bu iyi mi? kötü mü? onun yorumunu da ben karar veremediğim için size bırakıyorum. İlk yarıda en büyük eksikliklerden biri de Gomez'e hiç top gelmemesiydi. Kendisinin 3 kere rakipten top kesmesi hariç. Zaten golün gelmeyişinin en basit sebebide buydu. İlaveten şut cimriliğimizde işin çıldırtan tarafı. Yine ilk yarıda yakaladığımız birkaç pozisyonu sonuçlandıramamız da kendi sahasına yığılmış bir rakibe karşı ilk yarının golsüz berabere bitmesine sebep oldu.  İkinci yarıda Olcay çıktı Quaresma girdi. Töre'nin ilk defa çizgiye inip ortaladığı pozisyonun devamında Quaresma'nın göğüsü ile durdurduğu topa bekletmeden vurması golü getirdi. Golde dikkat çeken bir nokta vardı. Topu ağlardan alan: arkadaşları ile beraber sevinmeyen Gomez'di. ''Gol pozisyonlarına girdik mi daha acımasız olmalıyız'' diyen Gomez'e de şaşırmamak lazım. İkinci yarının geri kalanında ne mi oldu?.Beşiktaş'ın maçı koparması için ne yapması gerekiyorsa onları Lokomotiv yaptı ve beraberliği aldı. Ersan mı? Dakika 90, stoperin orda kafa vurmuş, gol olmamış. Ne diyelim! Sağlık olsun...

Ekrem YILDIRIM

0 yorum:

Yorum Gönder