Bir takım düşünün, birebir rakibi ile kendi evinde karşılaşıyor olsun ve bu maç bir derbi maçı olsun. Bundan önceki birebir rakibini yenememiş olsun ve bu maçı kazanmaya şimdiki rakibinden daha fazla ihtiyacı olsun .Şimdide bu takımın taraftarını düşünün. Ne yapmalılar?
Takımına destek verip, rakip takımı ve özellikle hakemi etki altına almalılar değil mi? Birde bu taraftarın tartışmasız ülkenin en çok konuşulan ve verdiği sosyal mesajlarla son zamanlarda takımın kendisinden daha ünlü olduğunu düşünün. Bu maçı,bu taraftar kesin alır dersiniz dimi?
Bakın Beşiktaş taraftarının kredisi sonsuzdur. Bu haldeki bir kulübe 7 senedir destek verdiler, hala da veriyorlar. Yeri geldi maçlar almışlar, reklamcılara ilham kaynağı olmuşlar, Türkiye'de yapılan tezahüratlarının yüzde doksanını yazmışlardır ama,2-3 senedir seyirci profilinde ve yapılması gerekenlerde yanlışlar büyüktür. Bugün sürekli yerde yatan bir rakibe çalınmayan ıslıklar ve bence Türkiye'nin en kolay etki altına hakemini etki altına alamamak eksikliktir.
Bu taraftarın artık kimseye kanıtlayacak bir şeyi yoktur. Sosyal mesajlar verilmiş, karşısında rakipte kalmamıştır. Rakipleri yeni statlarda maliyet hesabı yapmaktadır. Artık bu taraftarın birazda takımını daha dikkatli gözlerle izlemesi gerekmektedir. Maça ve hakeme etki etmesi lazımdır. Dün yazdığım gibi demiyorum ki rakibine tekme atan oyuncusunu alkışlasın ama, bunu ortasını bulabilecek tek taraftarda Beşiktaş taraftarıdır. Cüneyt Çakır gibi her derbide ev sahibi takım lehine düdük çalmış bir adamı (bence Türkiye'nin en kolay etki altına alınabilecek hakemidir!!) sen bugün bu kadar rahat maç yönetmesini sağlayıp evine yolluyorsan, artık dönüp biz ne yapıyoruz demenin vakti gelmiştir. Verilmeyen goldeki faul kesinlikle hakem takdiridir. Ceza sahasında olsa penaltı verilir mi idi? Hayır. Yada Necip'in bacağındaki 5cm deliğin oluştuğu pozisyon. Buralarda tribün ayağa kalksa eminim kararlar farklı olurdu. Ev sahibi avantajı dünyanın her yerinde vardır ve olacaktır. Sana gelen her hakem kendi salonunda maç yönetir gibi maç yönetip gidiyor, rakiplere çıkan avantaj düdükleri sana çıkmıyorsa vay haline ki masa başı ve medya lobisinden yoksun olan tek kulüpte sensin bu arada!
Beşiktaş taraftarı bunu daha önce yapmıştır ama son zamanlarda, takımın halinden ve bıkkınlıktan da sanırım, köy içinde kafayı çekip, tamamen pert vaziyette maça gelmek ve sahadan sürekli kopuk bir halde bağırmak gelenek oldu. Takımın şu an saha içinde bir taraftara ihtiyacı var. Özellikle bu maçlarda. Rakibe çalınacak ıslıklara ve yanlış verilen bir düdüğe 40 bin kişi ile verilecek toplu bir tepkiye ihtiyacı var. Yöneten Çarşı olduğuna göre, artık biraz takıma bakıp,maçı daha dikkatle takip etmeleri lazım diye düşünüyorum. Ernst'in, Veli'nin buna ihtiyacı var. Necip'in buna ihtiyacı var. Belli ki bu takım bundan sonra bunu oynayacak. İyi futbolu yine mumla arayacağız ama bazen taraftar takımın temposunu belirler. En azından iç sahada kötü kaderi yenmek bu köklü taraftarın elinde. Vurdumduymazlık gelenek olmasın!
Bugün şunu da anladım ki, bunca yazı ve taktik düşünce kimsenin umurunda değil. Tanıl Boranın lafı ile, Futbolun Romantikleri (bende dahil) 1000 kişiyi geçmez. Q7'nin ve bu tarz adamların, kötü yöneticilerin takıma zarar vermesi de kimsenin umurunda değil. İnsanlar o gün o anda güzel vakit geçirmek ve takımının galip gelmesini görmeye geliyorlar Türkiye'de. Yada bakalım Çarşı soyunacak mı diye geliyorlar. (Yanımdaki genç kızlar bayağı konuştu bu konuyu) .O andan sonra kulüp batsa kimsenin umurunda olmaz. Yeni nesilde aynen bu şekilde yetişiyor maalesef. Gerçekten anladım ki bundan sonra futbolun rakibi Mtv müzik ödülleri, sinemalar, konserler ve çok çabuk kafa yormadan tüketilen her şey! Gerisi hikaye. Kimse uzun yazılar okuyup, Q7 nin neden faydalı olmadığını duymak, kulübün sonu ne olacak nutukları atanları dinlemek istemiyor. Hepimize geçmiş olsun.
0 yorum:
Yorum Gönder